ÖYLESİNE BİRİ
Kaba görünüşüne,daima asık duran yüzüne,suskun ve sert davranış biçimine rağmen, aslında çok duygusal bir insandı.Hayat şartları gereği kalabalıklarda çok bulunurdu, gülerdi,söylerdi,konuşurdu ama,yalnızlıktı aslında en çok sevdiği.Küçük bir dört duvar arası olsun ama yaşadığım yer,yeter ki yalnız olsun derdi.Elleri ceplerinde çok yürümüşlüğü vardı yağmurlarda,fırtınalarda uzaklardaki ulu kavak ağaçlarına kadar.Kuşlarla,böceklerle, çiçeklerle çok dertleşmişliği vardı.Rüzgara karşı çokça mırıldandığı olurdu hüzünlü o şarkıyı ve çokça ağladığı olurdu gözlerinden uzak insanların.Koca adamdı,nasıl gizlemezdi göz yaşlarını ,ya da nasıl açıklardı sebebini yüreğindeki derin yarayı bilmeyenlere?...
Fırtınalı iç dünyasıyla boğuşarak,dünyaları kurarak yeniden her sabah ve akşamları yıkarak yatarken yaşayıp gidiyordu işte...
Gün geldi,sığamadı içine kaynayan düşünceleri,duyguları.Tüm çevresinden, tanıdıklarından, arkadaşlarından sır gibi sakladığı gizemlerini, siyah bir sayfaya içinden geldiğince,hoyratça,özgürce döküverdi.Birileri okudu mu,birileri hoşlandı mı,ya da dudak bükenler mi oldu,hiç aldırmadı.Alabildiğine boşalttı gönlünü,yıllardır biriktirdiklerini, yüreğinde tozlandırdıklarını,düşünmeye korktuklarını,kendinden sakladıklarını belki çekinmeden,utanmadan,cesurca yazdı.
Kimseler bilemedi bu gizli dünyasını,gizli dünyasındakiler de onu bilemediler.Şüphesiz bir şeyler bulanlar oldu satırlarında,gözükmeyen göz yaşlarının ıslaklığını mısralarından hissedenler oldu.Sesini duyanlar da oldu bazen ,en hüzünlü melodileri mırıldanışını karanlıklarında...Kapısını çalan da oldu gökkuşağı rengarenkliğinde,bazen de bir martının süzülüşü gibi enginliğinde mavi göklerin...Yakamozların esrarengiz kıpırtısı gibi,denizin kucaklaması gibi akşam kızıllığında gök yüzünü,perona giren bir treni bekleyen hasret dolu bir kalbin heyecanına bürünmüş gibi,bir liseli genç kızın aşk coşkusuyla belki tıklatanlar oldu penceresini...Onda bir sıcaklık,onda bir dost bakışı,onda bir sabah meltemi serinliği de bulanlar oldu arada bir...
Oraya,o siyah pencereye takılı kaldı günler boyu...Her sabah heyecanla koştu perdesini sıyırıp karanlığın,penceresinden o doyumsuz manzarayı seyretmeye...Çiçekleri belki,kuşları,kelebekleri renk renk,güneşi sım sıcak ve insanları gönülleri sevgiyle dop dolu...
Her akşam hüzünle kapadı penceresini karanlığa.Bir sonraki sabah bir başka heyecanla açmak ümidi ile,sevdiklerine kavuşma sevincini yeniden,taptaze yaşama ümidi ile kapadı...
Gün geldi,devran döndü,her güzel şeyin olduğu gibi,bu güzel hayalinde sonu geldi.Bir akşam yine topladı kelimelerini,cümlelerini sardı sarmaladı,sıkıştırdı koltuğunun altına üç beş şiirini,yanacak yazılarını yaktı ve kapadı penceresini yavaşça hayata.
Geldiği gibi sessizce gitti.
Yeni yorum ekle